Kayıtlar

Eylül, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ADIMLARI ÇOĞALTMAK

Resim
Liberal virüs sola hangi çatlaktan sızdı, hangi boşluğun yerine çöreklendi?  Durup düşünme vakti...  Cumhuriyet devrimi, özgürlüğü elinden alınmış, insanlık onuru çiğnenmiş Anadolu halkının “Hayır” deyişi; Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde zincirlerini kırarak ayağa kalkışıdır yeniden.  Tarihteki yeri eşsizdir  Mustafa Kemal bir büyük bağımsızlık savaşçısı olduğu kadar; kara cehalete teslim edilmiş insanımızın aydınlanma savaşının da başlatıcısı ve lideridir.  Cumhuriyet devrimi, bütünsel bir silkiniş, karanlıkların içinden koşar adım gelip çağı yakalama, insanlığın en güzel ilkelerinde başka toplumlarla eşitlenme gayretidir.  Bu nedenle, Mustafa Kemal’in altı ilkesinin rehberi devrimciliktedir; duran, yavaşlayan geride kalır.  Biz buna Atatürkçülük diyoruz...  Toplumsal gerçeklik değişkendir; çağa, bilime, teknolojiye, egemenlik ilişkilerine, iktisadi yansımalara göre farklılık gösterir.  Aydın, bu değişkenliği halkının yararına yorumlayan insan demektir. Cumhuriyet aydını kökenini

CUMHURİYET GAZETESİ TARTIŞMASI BİZE NEYİ ANLATTI?

Resim
George Orwell 1984 romanında,  “Yönetmek ve yönetmeyi sürdürmek isteniyorsa, gerçekliğin anlamını dağıtacak yetenekte olunmalıdır”  der. Gerçekliğin anlamını dağıtmak; neoliberal çağın kullanım kılavuzudur; kökeni ne olursa olsun, bir kez liberal sosa batırılmış tüm düşün akımlarına altın tepside sunulmuştur. Tepe tepe kullanırlar. Cumhuriyet gazetesi; Cumhuriyet devriminin fikir ve ideallerini savunmak üzere kurulmuş bir gazetedir. Dünden bugüne yazar kadrosu, Kemalizmden sosyalizme uzanan bir yelpazede ama hep bu temelde kalemlerini halkın hizmetine sunmuş, kimisi bu uğurda can vermiştir. Cumhuriyet gazetesi gibi bir gazeteyi düşünsel köklerinden koparıp, kimliksizleştirip, bir de kendini gazeteye yeni bir kimlik verecek derece yetkin sunup, okurlara da bunu kabul ettirebilmek için,  ‘gerçekliğin anlamını dağıtacak yetenekte olmak’  gerekir. Öyleydiler. Ve biz, vakıf toplantısını takip eden on gün boyunca, bıraktıkları yıkıntının ardından, gerçeklik anlamı dağıtılmış ins

“YAZI”YI KORUMAK, MEYDANI KÖTÜLERE BIRAKMAMAK

Resim
Tarihi bölümlere ayırırken ana unsurun ‘yazı’ olması, yazının bulunmasından öncesine ‘Tarih Öncesi’ sonrasına ‘Tarih Çağları’ dememiz örneğin; yazıyı başlı başına ‘delil’, ‘belge’ kabul edip, kendi geçmişimizi ‘doğrulama’ konusunda en önemli başvuru kaynağı olarak ona sığınmamız, kimi zaman biraz ürpertici gelir bana. Dünyanın ve insanlığın tarihini yazı üzerinden okumak, yazının kıymeti kadar kaderi üzerine de düşünmeye iter. Umberto Eco, sinemacı ve dramaturg J.C. Carriere ile kitaplar üzerine söyleşirken,  “Aristotales, Poetika’da hiç bilmediğimiz yirmi kadar trajedi sayar”  der ve sorar,  “Asıl sorun şudur: Niye yalnızca Sophokles ile Euripides’in eserleri ayakta kaldı? En iyileri, gelecek nesillere geçmeye en layık olanlar onlar mıydı? Yoksa bu eserlerin yazarları çağdaşlarının onayını alıp rakiplerini saf dışı bırakacak şekilde entrika mı çevirdiler?” İlginç bir sorudur bu. Söyleşiyi yöneten Jean-Philippe de Tonnac, konuşmanın bu bölümüne vurgu yapıp, genişletir soruyu: