Kayıtlar

Temmuz, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

CHP’DEKİ KAVGAYA BİR DE BÖYLE BAKALIM

Resim
Nutuk’ta şöyle diyor Mustafa Kemal: “Gelecek nesillerin, Türkiye’de Cumhuriyet’in ilan edildiği gün, ona en insafsızca saldıranların başında, ‘cumhuriyetçiyim’ diyenlerin yer aldığını görerek asla şaşıracaklarını sanmayınız! Aksine, Türkiye’nin aydın ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların gerçek düşüncelerini tahlil ve tespitte hiç de kararsızlığa düşmeyeceklerdir.” Cumhuriyet’e saldıranların önce ‘cumhuriyetçi’ geçinmesinin kaynağı bizim devletimizin temellerine dayanıyor yani. Atatürk uyarmış, Atatürkçüler uyumuş! ‘Cumhuriyetçi geçinmiş olanlar’ sonraki yıllarda taktiklerini daha da geliştirdi. Karşısında yer almaktansa içeriden çökertmeyi ilke edindi. Bizim tüm ‘cumhuriyet’lerimiz; Türkiye Cumhuriyeti de Cumhuriyet Halk Partisi de Cumhuriyet gazetesi de aynı kara oyuna kurban edildi. Ülkenin, Mustafa Kemal sonrası idarecileri önce Atatürkçüydü, sonra demokrat oldular, sonra liberali, Amerikancısı, NATO’cusu, Avrupacısı derken gemi dincilik

“SANA ISTIRAP VEREN ŞEY, SENİN KENDİ ESERİNDİR”

Resim
Saray Anadolu’daki halkı tanıyordu; onun kendi eseriydi ne de olsa. Bir yanda Mustafa Kemal ilmek ilmek direnişi örgütlerken, Saray’dan akıl alan işgalci Yunan, uçaklarla Anadolu insanının üzerine bildiriler gönderiyordu; o bildirilerde Yunan’a direnilmemesi, her şeyin çok güzel olacağı, bolluğun, bereketin geleceği, ancak Yunan hâkimiyetinde Anadolu insanının yüzünün güleceği yazıyordu. Saray’ın güdümündeki İstanbul gazeteleri de aynı telden çalıyordu; cezalandırılmayı hak etmiştik; çeteci Kemal ve ayak takımına uyulacak olursa sadece cezamız büyürdü. Böyle yazıyorlardı… Saraydan Anadolu’ya uzanan bütün haberleşme, Anadolu insanının terk edildiği cehaleti bir kez daha sömürmeye ve direnişçileri yok edecek bilgi akışını sağlamak üzerine kurulmuştu. Mustafa Kemal de, O’nunla beraber yola koyulan diğer kahramanlar da cepheden cepheye yıllardır tanıdıkları Anadolu insanının durumunu, onları bekleyen işin ne denli zor olduğunu biliyorlardı. ‘Ülke işgal ediliyor, sen ne yapac

ONURLU BİR DEVRİM NASIL YOZLAŞTIRILDI

Resim
Çatısı bile açıktı… Döşenecek kiremitler Ulucanlar’daki bir ilkokul inşaatından sağlandı, yetmedi… Yetmediğini gören Ankaralılar, kendi evlerinin çatılarından kiremitleri söküp yetiştirdiler ilk Meclis binasına. Vekillerin oturacağı sıralar, Erkek Öğretmen Okulu ve ilkokullardan temin edildi, marangozlar geceleri bile çalışarak kürsüyü tamamladılar. Aydınlatma için avize bulamadılar, bir kahvehanenin büyük asma lüks lambası alınıp asıldı salona. Isıtmayı nasıl olsa hallederiz dediler, daha mevsim bahar, aylardan Nisan’dı… Bağımsızlık tutkusuyla Anadolu’nun dört yanından koşup gelmişti vekiller. Barınacakları yer yoktu. Öğretmen Okulu’na yerleştiler, karyolalar, ranzalar dolunca yer yatakları serildi. Yemekler tabldottu. Mutfağın yönetimi iki vekile verilmişti. Halkı temsil ediyorlardı, halk işgal altındaydı; aslolan halkın savaşını yönetmek, ona ses olmaktı, gerisi teferruattı. Bu bilincin onurlu insanlarıyla doluydu ilk Meclis… 1 Kasım 1920… Ankara’nın kışı he

SARAY YOL ALIYOR, KILIÇDAROĞLU YORUYOR

Resim
Türkiye genel seçimlerin ardından,  demokrasinin, denetimin ve yargı bağımsızlığının rafa kaldırıldığı, saraya konuşlanmış bir tek adam rejimiyle sınanacağı günlere adım attı. Döviz kurunda, enflasyonda, faizlerdeki artış, birbiri ardına gelen zamlar, bu rejimin ekonomik yönden de Türkiye’nin boğazını sıkacağını şimdiden gösteriyor. Saray ve adamları günbegün inşa edecekleri bir rejimin son hazırlıklarını tamamlarken, Cumhuriyet tarihinin en büyük mücadelesine hazırlanan muhalefet bu kritik süreci bir kenara bırakmış, ‘koltuk sevdalısı’ Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi ile uğraşıyor. CHP ya da Muharrem İnce’ye oy vermiş kitleye, asıl başarısız olanın Muharrem İnce olduğunu, kendilerinin ise partiyi yine olabilecek en iyi noktada tuttuklarını anlatmaya çalışan Kılıçdaroğlu ve ekibinin hali trajikomik bile değildir. ‘Başarılıyız’ diyen Kılıçdaroğlu; ‘Muharrem İnce’ye gönül verenler seçim akşamı hayal kırıklığı yaşadı’ diyen Veli Ağbaba; ‘Bizim mahalleye hitap eden dili terk edeceği