Kayıtlar

Mayıs, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TARİHİ SAVUNMAK…

Resim
Sabahın bu saatlerinde iyi güneş alan balkonuma çıkıp, kahvemi masaya koyup, kütüphanemden kitabımı alıp dönüyorum. Bazı kitaplar, insanın yüreğindeki ateşi canlı tutar, dönüp dönüp okumakta bu yüzden fayda vardır. İlk sayfayı çevirirken, bir güvercin gelip konuyor balkon demirime; ben, ürkmesin diye uğraşırken bakıyorum ki o iyice yerleşiyor yerine; peki, gel bakalım, beraber okuyalım: Diyor ki Ceyhun Atuf Kansu: “Türkçemizde, ‘Kul sıkışmayınca, Hızır yetişmez’ diye bir atasözü vardır. Uluslar sıkışınca da yiğitler yetişip gelir ki ulusun tarih bahçesinden, bir yeşil umut dalı gibi sürer o yiğit. Mustafa Kemal Atatürk de, Türk ulusunun ölüm kalım günlerinde, her bir güzel, kalıcı değerin kaynağı ulus kaynağından umut ve bağımsızlık testisini doldurup, çağdaş bir Hızır gibi çıktı geldi. ‘Dile benden ne dilersin?’ diye sordu Türk ulusuna. Yaşlı genç, kadın erkek Türk ulusu, yaralı gönlü, karalı günüyle seslendi ona: ‘Kurtulmak istiyoruz Mustafa Kemal Paşa!’ Mustafa Kemal Paşa,

GEZİ DİRENİŞİ BU ÜLKE TARİHİNİN EN ONURLU SAYFALARINDAN BİRİDİR

Resim
Hayatı boyunca, cepheden cepheye koşarken, ağaca ve yeşile hep hasret kalmış Mustafa Kemal, çorak bir alanda at gezintisi yaparken, bir an durdu, yanındaki İsmet Paşa’ya döndü: “İsmet, çabuk bana yeni bir din bul” dedi, “ibadeti ağaç dikmek olan bir din…” Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, halkın gücüne dayanarak kurdukları Cumhuriyet, onlardan hemen sonra sağ iktidarların eline geçti. Sağ; sadece insani gelişime, emeğe, eşitliğe, ilerlemeye, hakça bölüşmeye, aydınlanmaya düşman değildir; ağaca, yeşile, doğaya da düşmandır; yeryüzünün bütün güzelliklerini sermayenin çarkları arasında yok etmek isteyen bu kocaman karanlık, Türkiye’de de gücü eline aldığı an yapacaklarından geri durmadı. İşte o siyasetin en vahşi temsilcisi AKP iktidarında, tarihler 27 Mayıs 2013’ü gösterirken, Topçu Kışlası yapma bahanesiyle Taksim Gezi Parkı’na inşaat makineleriyle yıkıma gelenler, karşılarında bu ülkenin sorumlu yurttaşlarını buldular. Ve tarih, baskıcı ve otoriter bir yönetime karşı sabrı

İSTANBUL’U FATİH FETHETTİ, MUSTAFA KEMAL ÖZGÜR KILDI

Resim
Bir Osmanlı padişahı ve büyük bir komutan olan Fatih, 1453’te İstanbul’u fethetti. Bir Osmanlı padişahı ve küçük bir adam olan Vahdettin, 13 Kasım 1918’de, İstanbul’un, Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesi bahane edilerek İtilaf devletlerince işgalini sessiz ve tepkisizce izledi. Osmanlı döneminde fethedilen İstanbul, Osmanlı döneminde işgal güçlerince Türk halkının elinden alındı. Kaybettiğimiz bu güzel şehri kurtaran Mustafa Kemal, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın önderleri ve bu savaşta canını ortaya koyan Türk halkı oldu. 6 Ekim 1923’te, Türk ordusu, halkların tarihine, altın harflerle yazılacak bir bağımsızlık savaşından sonra, İstanbul’a girdi. Osmanlı bakiyesi esaret, ‘Ya istiklâl, ya ölüm!’ diyenlerce ortadan kaldırıldı. Atatürk’ün sağlığında, her 6 Ekim, İstanbul’un Kurtuluşu olarak tüm Türkiye’de kutlanırdı. Birçok şehrimizde, o şehir için yapılan benzeri kutlamalar, bugün de devam etmektedir. Bir şehirde yaşayanların, o şehrin düşman işgalinden kurtulduğu günü, özgü

ATATÜRK’SÜZ OLMAZ!

Resim
Bodrum’da iki gün önce, belediye meydanındaki dev Atatürk posterinin önünden geçerken, posteri görüp bir an durup, yaklaşıp, Atatürk’ün resimdeki elini defalarca öpen 76 yaşındaki Cevriye Teyze, görüntüleri sosyal medyada paylaşılıp, ses getirince kendisiyle röportaja gelen gazetecilere konuşuyor: “Atatürk’süz olmaz!..” Olmaz elbet… Sen çok yaşa Cevriye Teyze! Kimdir Atatürk? “Bütün hayatında bize ruhundaki ateşten canlılık verdin.”  der İsmet İnönü, O’nun ardından. Ruşen Eşref, Kurtuluş Savaşı yıllarının Ankara’sını anlatırken, tren istasyonunda şahit oldukları için,  “Ne hazindi o manzara!”  der. Cepheden gelen ağır yaralı ve yaralı askerler vagonlardan indirilirken, cepheye, onların bıraktığı boşluğu doldurmaya giden askerler vagonlardaki yerlerini alırlar sessizce. Şöyle der Ruşen Eşref: “Hastaneye götürülenler, yolları üstünde, Hacettepe eteklerine kazılmış ve ağızları açık bırakılmış mezarların belki kendileri için olduğunu anlıyorlardı. Fakat ne gidecekler dön